İçinde s olan 4 harfli 332 kelime var. İçerisinde S harfi bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında s harfi olan kelimeler listesine ya da Sonu s harfi ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi

Harf Sayısına Göre Kelimeler


Kelime bulma makinesi

Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.



Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)

OSLO
...
SATI

  1. [isim] Satma işi, satış
  2. [sıfat] Adanmış

ARSA

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] Üzerine yapı yapılmak için ayrılmış yer

SADE

Kelime Kökeni : Farsça

  1. [sıfat] Süsü, gösterişi olmayan, yalın, gösterişsiz
    • "İki ufak çocuk konuşarak gidiyor; hâlleri o kadar sade, o kadar sevimli ki imrenmemek mümkün değil." (Memduh Şevket Esendal)
  2. Şeker katılmamış (kahve)
    • "Sade kahve."
  3. [zarf] (sa:'de) Yalnızca, yalnız, ancak, sadece
    • "Hem düşünmeli ki insan kısmı sade para ile doymaz." (Reşat Nuri Güntekin)
  4. Yalın, süssüz, anlaşılır olan (üslup, anlatım)
    • "Lirik şiir en halis şairlerin elinde gayet sadedir." (Yahya Kemal Beyatlı)

SULP

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] Bel kemiği, omurga
    • "Yarım asır evvel göç etmiş Çekoslovak Yahudisi bir babanın sulbünden geliyordu." (Haldun Taner)
  2. Döl, nesil, zürriyet
  3. [sıfat] Katı

ESEF

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] Üzüntü, kaygı, tasa
    • "Ötekilerin yüzünde, onunki gibi esefle karışmamış, bambaşka bir öfke vardı." (Tarık Buğra)
  2. Acınma, üzülme
  3. Yerinme

SIĞA

  1. [isim] Kapasite

SPİN
...
CİPS

Kelime Kökeni : İngilizce

  1. [isim] İnce, yuvarlak kesilerek kızartılmış patates

SERT

Kelime Kökeni : Farsça

  1. [sıfat] Çizilmesi, kırılması, buruşması, kesilmesi veya çiğnenmesi güç olan, pek, katı, yumuşak karşıtı
    • "Sert tahta."
  2. Esnekliği az olan, kolayca eğilip bükülmeyen
    • "Tabakanın sert yaylı kapağını tak diye kapatıyor." (Tarık Buğra)
  3. Kolay dayanılmayan, zor katlanılan, etkili, yumuşak karşıtı
    • "Sert iklim. Sert hava."
  4. Güçlü kuvvetli
    • "Kapıyı kapadı, döndü, sert adımlarla ilerledi." (Memduh Şevket Esendal)
  5. Sarsıcı niteliği olan, çarpıcı, keskin, hafif karşıtı
    • "Sert şarap. Sert tütün."
  6. Bağışlaması, hoşgörüsü olmayan
    • "Birçokları beni dik ve sert olduğum için belki sevmiyorlardı." (Memduh Şevket Esendal)
  7. Gönül kırıcı, katı, ters
    • "... sarardı, dudakları titredi ama adam sert bir davranışla kadehi kadının eline tutuşturdu." (Halide Edip Adıvar)
  8. Hırçın, öfkeli, hiddetli, gönül kırıcı
    • "Sert ses."
    • "Zaten Atatürk'ün ne vakit öfkesine kapılarak herhangi bir kimseye karşı herhangi bir sert harekette bulunduğunu kim hatırlar?" (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
  9. Titizlikle uygulanan, sıkı
    • "Sert bir yönetim."
  10. Ötümsüz

SAVA

  1. [isim] Haber
  2. Muştu

ASKI

  1. [isim] Üzerine herhangi bir şey asmaya yarar nesne
    • "Giysi askısı."
  2. Pantolon veya giysilerin düşmesini önlemek için omuzdan aşırılan bağ
  3. Artırma, eksiltme vb. resmî iş ilanlarının ilgili daire duvarında belli bir zaman süresince asılı durması
  4. Hastanelerde kırık kol veya bacakların asılarak tutturulduğu araç
  5. Çay, kahve taşımaya yarar kahveci tepsisi, fener
  6. Saklanmak için tavana asılmış dizi veya hevenk
    • "Üzüm askısı. Ayva askısı."
  7. Yeni yapılan yapıların çatısına, ev sahibi tarafından usta için veya düğün arabalarına düğün sahibi tarafından arabacı için armağan olarak asılan kumaş
  8. Gelinin oturacağı yerin üstüne asılan süsler
    • "Askı ... kalpakçılar başındaki hususi dükkânlardan ariyet kaldırılan ve düğün odasının münasip bir köşesine kurulan bir nevi dekor." (Refik Halit Karay)
  9. Kadınların kullandığı altın dizisi veya zincirli mücevherat
  10. Düğünlerde geline yakınları tarafından takılan hediye
  11. İpek böceğinin kozasını sarması için yanına konulan çalı çırpı
  12. Saz şairleri arasında yapılan deyiş yarışında üstün gelene verilmek için duvara asılan kumaş, tabanca vb. ödül

ESİN

  1. [isim] Etkilenme, çağrışım veya içe doğmayla akla gelen yaratıcı duygu, düşünce, ilham
    • "Mitoloji, sanat ve edebiyat eserlerine esin kaynağı olan bir alanı yakınımıza getirir." (Haldun Taner)
  2. Sabah yeli

ÜSTE

  1. [zarf] Fazladan, ayrıca
    • "Üste çok şeyler vererek çalışmaya hazırdır." (Tarık Buğra)
    • "Evvel Allah, sen bu işin üstesinden gelirsin." (Necati Cumalı)

ASIL

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] Bir şeyin kendisi, örnek, kopya karşıtı
    • "Bir belgenin aslı."
    • "Söylenenlerin aslı çıkarsa güç duruma düşecek."
    • "Ömrü savaş içinde geçer insanın, aslına bakarsan, ekmeğini topraktan çıkarmak için." (Azra Erhat)
  2. Kök, köken, kaynak
    • "Yazının aslı resimdir."
  3. Gerçeklik
    • "Bu haberin aslı yok."
  4. Soy, nesep
    • "İnsan dedi, aslını unutmamalıdır." (Sait Faik Abasıyanık)
  5. [sıfat] Gerçek, esas, hakikat
    • "Genç kızın bıraktığı mektup asıl sebebi meydana çıkarmıştı." (Reşat Nuri Güntekin)
  6. [sıfat] Bir şeyin temelini oluşturan, ana
  7. [sıfat] Aranılan nitelikleri en çok kendinde toplamış olan
    • "Asıl sanat budur."
  8. [sıfat] Bir görevde sürekli bulunan, yedek karşıtı
    • "Asıl jüri üyesi toplantıya gelmediğinden yedek üye çağrıldı."
  9. (a'sıl) Gerçekten, gerçek olarak
    • "İşin asıl tuhaf tarafı. Kabahat asıl bundadır."

ISIN

  1. [isim] Kalori

SIRT

  1. [isim] Omurgalı veya omurgasız hayvanlarda boyundan kuyruk sokumuna kadar uzanan üst bölüm
    • "Arabacı katırın sırtına binmiş." (Falih Rıfkı Atay)
    • "Anladım ki hayat savaşının birinci büyük dönümünde Ayşe'nin sırtı yere gelmişti." (Halide Edip Adıvar)
    • "Pardösüyü sırtıma geçirdim." (Sait Faik Abasıyanık)
    • "Çelişki içinde konuşur ve sırtında yumurta küfesi olmadığından dün ak dediğine bugün rahatlıkla kara diyebilir." (Haldun Taner)
  2. İnsanlarda boyundan bele kadar uzanan üst bölüm, göğüs karşıtı
    • "Batı âlemi Türkiye'den vazgeçemez, bizi yalnız bırakamaz, askerî ihtiyaçlarımıza sırt çeviremez..." (Talât Halman)
    • "Sırtına bir şey almadan sokağa fırladı."
  3. Kesici araçların kesmeyen kenarı
    • "Bıçağın sırtı."
  4. Dağların veya tepelerin üst bölümü
    • "Beşiktaş sırtları pırıl pırıl, aradaki boğaz parçası masmaviydi." (Orhan Veli Kanık)
  5. İnsanın üstü
    • "Ona ikinci rastlayışımda sırtında bir pardösü vardı." (Haldun Taner)
  6. Bir şeyin üstü, üst bölümü
  7. Dikilmiş veya ciltlenmiş kitaplarda dikişin bulunduğu bölüm

PESO

Kelime Kökeni : İspanyolca

  1. [isim] Birçok Güney Amerika devletinde kullanılan para birimi

SAKA

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] Evlere, çeşmeden su taşımayı iş edinmiş olan kimse
  2. Kırsal bölgelerde sulama işlerini düzenleyen ve denetleyen kimse

ŞEMS

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] Güneş

Kelime Anlamları Kaynağı : Türk Dil Kurumu Güncel Türkçe Sözlüğü