İçinde t olan 5 harfli 1255 kelime var. İçerisinde T harfi bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında t harfi olan kelimeler listesine ya da Sonu t harfi ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- BİTİŞ
-
-
[isim]
Bitme işi veya biçimi, bitme, sona erme
- "Romanlarda olduğu gibi bir başlangıç, bir bitiş arzu ediyordu." (Sait Faik Abasıyanık)
-
Final
-
[isim]
Bitme işi veya biçimi, bitme, sona erme
- MOTİF
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Yan yana gelerek bir bezeme işini oluşturan ve kendi başlarına birer birlik olan ögelerden her biri
- "Halı motifi. Danteldeki motifler."
-
Bir eserde sık sık tekrarlanan süsleyici öge
-
Bestenin bir parçasına çeşitli yönlerden birlik sağlayan belirleyici küçük birim
- "Melodi motifi."
-
[isim]
Yan yana gelerek bir bezeme işini oluşturan ve kendi başlarına birer birlik olan ögelerden her biri
- NİTEL
-
-
[sıfat]
Nitelik bakımından, nitelikle ilgili, kalitatif
-
[sıfat]
Nitelik bakımından, nitelikle ilgili, kalitatif
- SLAYT
-
Kelime Kökeni : İngilizce
-
[isim]
Saydam bir yüzey üzerine alınmış, projeksiyonda kullanılmaya özgü pozitif görüntü, saydam, diyapozitif
-
[isim]
Saydam bir yüzey üzerine alınmış, projeksiyonda kullanılmaya özgü pozitif görüntü, saydam, diyapozitif
- TAYFA
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Bir gemide bulunan, türlü işlerde çalıştırılan sefer işçisi
- "Kayıkta hem ben hem de tayfam uyandık." (Halikarnas Balıkçısı)
-
Aynı işi yapan topluluk
- "Esrarkeş, serseri tayfası hava almak için çıkar, balık tutar, getirir kasabaya, satarlar." (Sait Faik Abasıyanık)
-
Zeytin toplayan işçi
-
Bir adamın yanında bulunan yardakçılar, koşuntu
-
[isim]
Bir gemide bulunan, türlü işlerde çalıştırılan sefer işçisi
- TEYZE
-
-
[isim]
Annenin kız kardeşi, ana yarısı
- "İhtiyar halaların, teyzelerin, bütün bu hısım akrabanın fikrini sorduk." (Memduh Şevket Esendal)
-
[ünlem]
Anne yaşıtı kadınlara söylenen bir seslenme sözü
-
[isim]
Annenin kız kardeşi, ana yarısı
- ETNİK
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[sıfat]
Kavimle ilgili, budunsal, kavmî
-
[sıfat]
Kavimle ilgili, budunsal, kavmî
- FOTON
- ...
- MAHUT
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[sıfat]
Bilinen, adı geçen, sözü geçen
- "Kümbetin duvarı içinden mahut kutuyu çıkaran bendim." (Refik Halit Karay)
-
[sıfat]
Bilinen, adı geçen, sözü geçen
- MORTO
-
Kelime Kökeni : İtalyanca
-
[isim]
Ölü
-
[isim]
Ölü
- MÜRİT
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Bir tarikat şeyhine bağlanarak ondan tasavvufun yollarını öğrenen, onun doğrultusunda ilerleyen kimse
- "Ankara'ya geldiği zaman Hacı Bayram'ı müritleriyle ovada mahsul toplarken görür." (Ahmet Hamdi Tanpınar)
-
[isim]
Bir tarikat şeyhine bağlanarak ondan tasavvufun yollarını öğrenen, onun doğrultusunda ilerleyen kimse
- ÖTÜRÜ
-
-
[zarf]
Bir şeyden dolayı, bir şey yüzünden, dolayı, naşi
- "Sonunda biz bu hareketimizden ötürü on bir ay hapse mahkûm olduk." (Sait Faik Abasıyanık)
-
[zarf]
Bir şeyden dolayı, bir şey yüzünden, dolayı, naşi
- PATEN
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Buz üstünde kaymak için kullanılan, çoğunlukla tabanına, dar uzun bir çelik takılı ayakkabı
-
Bu ayakkabının düz yerlerde kaymakta kullanılan tekerlekli türü
-
[isim]
Buz üstünde kaymak için kullanılan, çoğunlukla tabanına, dar uzun bir çelik takılı ayakkabı
- ŞAHİT
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Tanık
- "Kendisine uzun uzun anlattığım hikâyemin şahidi yoktu." (Refik Halit Karay)
- "Neler yapabileceğine, kasabayı, memurları iki parmağı üstünde oynattığına çok şahit olmuşlardı." (Yahya Kemal)
- "Eniştemiz bizi şahit tuttukça babam da istihzalı bir tavır alır, kıs kıs gülerdi." (Abdülhak Şinasi Hisar)
-
[isim]
Tanık
- TUZAK
-
-
[isim]
Kuş veya yaban hayvanlarını yakalamaya yarayan araç veya düzen
- "Sana bir tuzak kursak sen o tuzağa düşmezsin ey oğul!" (Sevinç Çokum)
-
Birini güç ve tehlikeli bir duruma düşürmek için kurulan düzen, komplo
- "Onun bana gönderdiği mektuplar filan hep tuzak, hep birer şantajdan ibaretti." (Osman Cemal Kaygılı)
- "... bütün işi pişirmiş, tuzağı kurmuş, son darbeyi indirmek üzere idi." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
-
[isim]
Kuş veya yaban hayvanlarını yakalamaya yarayan araç veya düzen
- İZMİT
- ...
- MALTA
- ...
- MERET
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Sıkıntı veren, hoşlanılmayan şeyler veya kimseler için kullanılan sövgü sözü
- "... istediği kahveyi zamanında getirmedi diye kızıp -Ulan ne fasarya oğlan şu Kâzım be, meredin çaylak çaylak bakınmaktan başka işe yaradığı yok diye bağırmış." (Haldun Taner)
-
[sıfat]
Uğursuz
-
[isim]
Sıkıntı veren, hoşlanılmayan şeyler veya kimseler için kullanılan sövgü sözü
- RAHAT
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
İnsanda üzüntü, sıkıntı, tedirginlik olmama durumu, huzur
- "Eniştem de üşengen bir adamdır, rahatı kaçar diye üstüne düşmedi." (Memduh Şevket Esendal)
- "Beni son nefesimde rahat bırakmayan herif, bana o vakitler akla gelmez cefalar çektirmişti." (Ömer Seyfettin)
- "Benim ve kardeşimin mektep veya sokak dönüşü kirliliklerimiz yüzünden içlenirdi, bizi yıkayıp temizleyinceye kadar rahat etmezdi." (Yahya Kemal Beyatlı)
- "Derler ki bugünden itibaren Zeliha'nın kalbi rahat yüzü görmedi." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
-
[sıfat]
Üzüntü, sıkıntı ve tedirginliği olmayan
- "Ben o kadar rahatım, öyle okşayıcı, huzur ve mutluluk verici tatlı rüzgâr karşısındayım ki..." (Refik Halit Karay)
-
[sıfat]
Sıkıntı veya yorgunluk, tedirginlik vermeyen
- "Ben sana güzel ve rahat bir oda hazırlattım." (Peyami Safa)
-
[sıfat]
Aldırmaz, gamsız
- "Rahat adam."
-
[zarf]
Kolay bir biçimde, kolaylıkla
- "İstersen beraber gidelim. Haydi al torbanı. Bir saatte rahat varırız." (Memduh Şevket Esendal)
-
[ünlem]
"Hazır ol" durumunda bulunanlara, oldukları yerde serbest bir durum almaları için verilen komut
-
[isim]
İnsanda üzüntü, sıkıntı, tedirginlik olmama durumu, huzur
- ŞUBAT
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Yirmi sekiz, artık yıllarda yirmi dokuz gün süren, yılın ikinci ayı, gücük ay
-
[isim]
Yirmi sekiz, artık yıllarda yirmi dokuz gün süren, yılın ikinci ayı, gücük ay