İçinde u olan 4 harfli 293 kelime var. İçerisinde U harfi bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında u harfi olan kelimeler listesine ya da Sonu u harfi ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- UYGU
- ...
- BURS
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Bir öğrencinin öğrenimini sürdürebilmesi veya bir kimsenin bilgi ve görgüsünü artırması için belli bir süre devlet veya özel kuruluşlarca ödenen aylık para
- "Öğrenimini tamamlaması için devlet bursuyla Almanya'ya gönderiliyor." (Necati Cumalı)
-
Bu amaçla vakfedilmiş paranın veya malın geliri
-
[isim]
Bir öğrencinin öğrenimini sürdürebilmesi veya bir kimsenin bilgi ve görgüsünü artırması için belli bir süre devlet veya özel kuruluşlarca ödenen aylık para
- İGLU
-
Kelime Kökeni : İngilizce
-
[isim]
Kubbe biçiminde Eskimo kulübesi
-
[isim]
Kubbe biçiminde Eskimo kulübesi
- TABU
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Kutsal sayılan bazı insanlara, hayvanlara, nesnelere dokunulmasını, kullanılmasını yasaklayan, aksi yapıldığında zararı dokunacağı düşünülen dinî inanç
-
[sıfat]
Yasaklanarak korunan (nesne, kelime, davranış)
-
[sıfat]
Tekinsiz
-
[isim]
Kutsal sayılan bazı insanlara, hayvanlara, nesnelere dokunulmasını, kullanılmasını yasaklayan, aksi yapıldığında zararı dokunacağı düşünülen dinî inanç
- UYAR
- ...
- TOFU
-
Kelime Kökeni : Japonca
-
[isim]
Soya eti
-
[isim]
Soya eti
- UĞRU
-
-
[isim]
Hırsız
- "Şehrin en korkunç uğruları, katilleri buradan dışarı çıkamaz." (Salâh Birsel)
-
[isim]
Hırsız
- DOĞU
-
-
[isim]
Güneşin doğduğu ana yön, gün doğusu, şark, maşrık, batı karşıtı
-
Bulunulan yere göre güneşin doğduğu yönde kalan bölge
-
Güneşin 21 Mart ve 23 Eylülde doğduğu yön
-
[isim]
Güneşin doğduğu ana yön, gün doğusu, şark, maşrık, batı karşıtı
- ORUÇ
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[isim]
Tanrı'ya ibadet amacıyla yeme, içme vb. şeylerden belli bir süre veya biçimlerde kendini alıkoyma
- "Eh, biz her vakit duamızı, orucumuzu eksik etmeyiz, çok şükür!" (Necati Cumalı)
- "Akşam Rabia ile beraber oruç bozuyor, iftar ediyoruz." (Halide Edip Adıvar)
- "Bütün sene cumadan gayri günlerde oruç tutarım." (Reşat Nuri Güntekin)
-
Çok sevilen veya istenen şeylerden uzak durma
- "Ayıplama kardeş, üç gündür lakırtı orucundayım." (Hüseyin Rahmi Gürpınar)
-
[isim]
Tanrı'ya ibadet amacıyla yeme, içme vb. şeylerden belli bir süre veya biçimlerde kendini alıkoyma
- SAGU
-
-
[isim]
Ağıt
-
[isim]
Ağıt
- JUDO
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Jiujitsudan gelişmiş, silahsız olarak tutmalara, fırlatmalara, hareketsiz bırakmalara dayanan Japon kökenli dövüş sporu
-
[isim]
Jiujitsudan gelişmiş, silahsız olarak tutmalara, fırlatmalara, hareketsiz bırakmalara dayanan Japon kökenli dövüş sporu
- PUMA
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Dağ aslanı
-
[isim]
Dağ aslanı
- AVUÇ
-
-
[isim]
Elin iç tarafı, apaz, hapaz
- "Balo ve kokteyl partisine bir davetiye alabilmek için keselerinin ağzını açmak kifayet etmezse, avuçlarını açarlar." (Haldun Taner)
- "Sen avucunu yalarsın! Beni daha fazla rahatsız etme, tamam mı?" (Erhan Bener)
- "Sizin analarınızın, babalarınızın hayat idealini avucumun içi gibi bilirim." (Haldun Taner)
-
Elin yarı yumulmuş durumu
- "Buğdayı avucu ile aldı."
-
[isim]
Elin iç tarafı, apaz, hapaz
- UŞAK
-
-
[isim]
Çocuk
- "Doksan yaşına kadar yaşamış, yokluk yüzü görmemiş, oğul uşak toplansa koca bir mahalle olacak kadar bereketlenmiş." (Memduh Şevket Esendal)
-
Herhangi bir bölgenin halkından olan erkek
- "Kim bilir, bu Anadolu uşaklarının her birinde ne cevherler vardır." (Cahit Sıtkı Tarancı)
-
Erkek hizmetçi
- "... kapının eşiğinde fraklı, beyaz eldivenli bir uşak duruyordu." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
-
Tayfa
- "Bir haykırma duyuldu. Uşakları koşturdum. Simit attırdım denize ama deniz geri vermedi." (Zeyyat Selimoğlu)
-
[isim]
Çocuk
- KUTU
-
Kelime Kökeni : Rumca
-
[isim]
İnce tahta, mukavva, teneke, plastik vb.nden yapılmış, genellikle kapaklı kap
- "Enfiyesini, üstü mineli bir kutudan çekerdi." (Abdülhak Şinasi Hisar)
- "Eviniz kutu gibi küçücük bir evdi / Sarmaşıklarla balkonu örtük bir evdi." (Ahmet Muhip Dranas)
-
[sıfat]
Bu kabın alabildiği miktarda olan
- "Bir kutu lokum."
-
Elektrik veya telefon tellerinin toplanıp bağlandığı kap
-
Bir kimsede, bir yerde, bir şeyde iyi veya kötü bir özelliğin fazlalığını belirten bir söz
- "Akıl kutusu. Fesat kutusu."
-
[isim]
İnce tahta, mukavva, teneke, plastik vb.nden yapılmış, genellikle kapaklı kap
- MURÇ
-
Kelime Kökeni : Ermenice
-
[isim]
Betonu kırmakta veya betona delik açmakta kullanılan sivri uçlu, çelikten yapılmış bir alet
-
[isim]
Betonu kırmakta veya betona delik açmakta kullanılan sivri uçlu, çelikten yapılmış bir alet
- AKUT
-
Kelime Kökeni : Almanca
-
[sıfat]
İveğen
-
[sıfat]
İveğen
- RUBA
-
Kelime Kökeni : İtalyanca
-
[isim]
Giysi, giyecek, urba
-
[isim]
Giysi, giyecek, urba
- BORU
-
-
[isim]
Bir yerden başka bir yere sıvı, gaz vb. aktarmaya yarayan, içi boş, uçları açık, uzun ve dar silindir
- "Soba borusu kazanın içinden geçerdi." (Necati Cumalı)
- "Ellerini burunlarına boru çalar gibi götürerek kümeler arasında geçit resmi yapıyorlardı." (Ömer Seyfettin)
- "Gençlik bu, boru değil." (Atilla İlhan)
- "Ben evin içinde zaten borusu tutulanlardan bahsedildiğine pek çok defalar müsadif olmuştum." (Halit Ziya Uşaklıgil)
-
Borazan
- "Ankara'da ilk sabah boru sesinden uyandım." (Ruşen Eşref Ünaydın)
-
[isim]
Bir yerden başka bir yere sıvı, gaz vb. aktarmaya yarayan, içi boş, uçları açık, uzun ve dar silindir
- KOÇU
-
Kelime Kökeni : Macarca
-
[isim]
Süslü bir çeşit gezme arabası
-
Direkler üzerine, yüksekte kurulmuş zahire ambarı
-
[isim]
Süslü bir çeşit gezme arabası